18 Ekim 2010 Pazartesi

Otel Sahibinin Karısı

Temel seyahate çıkar. Uzun süre evinden ayrı, o kent senin, bu kent benim gezer... Bir akşam küçük bir otele gelir, odasına yerleşir ve resepsiyonun numarasını çevirir. Karşı taraftaki telefonu otelin sahibi açar. Temel gayet rahat bakkaldan ekmek ister gibi:

- Bana bir fahişe bulup gönderin! der ve telefonu kapatır.

Otelin sahibi çok şaşırır. Yanında duran karısına döner:
- Demin gelen müşteri kadın istiyor...

Otel sahibinin karısı öfkeden deliye döner:
- Terbiyesiz! Densiz adam! Ne zannediyor bizim oteli! Hemen git o müşteriye ağzının payını ver!

Otel sahibinin, müşteriye ağzının payını verme fikri pek sıcak gelmez:
- Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer...

Kadın eşinin bu yanıtına daha da sinirlenir:
- Sen gitmezsen, ben gider söylerim!

Ve hışımla merdivenlere yönelip Temel'in ağzının payını vermeye odasına giderken, kocası aşağıda beklemeyi yeğler.. Yukarda patırtı, gürültü derken onbeş, yirmi dakika sonra Temel üstü başı yırtık aşağıya iner. Soluğu otelin sahibinin yanında alır ve ona güzelce çemkirir:

- Ula ne biçim kadin göndermişsin! İstemiyorum diye tutturdu, becerene kadar anam ağladı!
.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Şehmus

Çocuk okula gelir her tarafı yara bere içinde, hoca sorar;
- Oğlum ne oldu sana?
- Babam dövdü.
- Niye oğlum?
- Valla bilmiyom hocam. Akşam evde yatıyoduk, biraz sonra babamın sesini duydum. Ali uyudun mu? Ali'den ses yok. Veli uyudun mu? Veli'den de ses yok. Mehmet uyudun mu? Mehmet'ten de ses yok. Şehmus uyudun mu? Ben de yok baba uyumadım dedim o da geldi beni dövdü.

Bunun üzerine hoca;
 -Bak Şehmus, bu gibi durumlarda uyumasan da ses etmemek lazımdır.

Şehmus kafa sallar eve gider, ertesi gün Şehmus daha fena dövülmüş olarak gelir. Bunu gören hoca merakla gider yanına;
- Şehmus ne oldu kim yapti?
- Babam yaptı.
- Niye Şehmus ne oldu? Şehmus anlatır:
- Hocam akşam evde yatıyoduk. Biraz sonra yine babamın sesini duydum. Ali uyudun mu? Ali' den ses yok. Veli uyudun mu? Veli'den de ses çıkmıyor. Mehmet uyudun mu? Mehmet'den de ses yok. Şehmus uyudun mu? Ben de uyumadım ama hiç ses etmedim.

Bunun üzerine annem ile babam kıpraşmaya başladılar. Anlamadım ne oluyo... Biraz sonra annem dedi ki, 'İhsan ben geliyom', babam da 'Haticem ben de geliyom' dedi. Ben de nereye gidiyonuz, ben de geliyom dedim... Babam da beni dövdü.
.

Karikatür / #18

15 Ekim 2010 Cuma

Temel'in Askerlik Anısı

Temel yanına torununu almış ve askerlik anılarını anlatmaya başlamış:


- Ben askerlik yaparken savaş çıktı ve bizi savaşa gönderdiler. Nasıl savaşıyoruz, nasıl savaşıyoruz aslanlar gibi... Düşmanları bir bir öldürüyoruz. Derken bir gün pusuya düştük, bizi esir aldılar.

Günler sonra düşman ordularının komutanı yanımıza geldi:
- İki seçeneğiniz var. Ya hepinizi öldürürüz ya da hepinize tecavüz ederiz.

Temel'in torunu merakla sorar:


- Peki ne oldu dede?

Temel yaptığı yanlışlığın farkına varmıştır:
- Sonra hepimizi öldürdüler.
.

Karikatür / #17

14 Ekim 2010 Perşembe

Padişah

Padişah birgün bir ferman yayınlayarak o haftaki cuma namazında orada yaşayan herkesin bulunmasını zorunlu kılmış. Dört bir yana haber salınmış ve cuma vakti gelmiş. Bizim Temel dışında bütün ahali cumaya katılmış. Ertesi gün Padişah Sadrazamı yanına çağırıp sormuş:

- Dünkü cumaya ahaliden katılmayan var mı ?
- Evet efendim, bir kişi katılmadı. Temel diye bir adam.
- Tez getirin o deyyusu karşıma!

Temel'i bulup yaka paça padişahın huzuruna çıkarmışlar. Padişah, Temel ve Sadrazam yalnız kaldığında Padişah sormuş;

- Söyle bakalım neden gelmedin dünkü cuma namazına ?
- Çok önemli bir işim vardı Padişahım.
- Hım demek önemli bir işin vardı. Öyleyse sana ölmeden önce üç dilek hakkı tanıyorum. Söyle bakalım ilk dileğini.
- Yok Padişahım bence siz beni direk öldürün.
- Çabuk dile lan deyyus, adamı çileden çıkartma!
- Peki. Ee şey Padişahım... Ben Sadrazamın karısına hastayım, ölmeden önce onunla yatmayı çok isterim.

Tabi bunu duyan Sadrazam şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Padişahın "Boşver, takma kafana... Nasıl olsa ölecek." sözünden sonra razı olmuş. Ardından sıra ikinci dileğe gelmiş;

- Ee şey Padişahım, ben sizin karınıza da hastayım, ölmeden önce onunla da...
- Ne diyorsun sen bre deyyus!

Tabii bu kez de Sadrazam telkinde bulunmuş, Padişahı ikna etmiş. Temel Padişahın karısıyla da yattıktan sonra sıra gelmiş üçüncü dileğe;

- Şu üçüncü dileğini söyle de bitirelim artık şu işi.
- Yok Padişahım söylemeyeyim... İlk ikisini söyledim ama bunu nasıl söylerim bilmiyorum.

İlk ikisinden daha kötü ne olabilir ki diye düşünen Padişah kızarak;

- Söyle, yoksa işkence yaptırırım yine söyletirim.
- Peki efendim... Ben Sadrazam ile size de hastayım.

Kısa bir sessizliğin ardından, Sadrazam :
- Padişahım, ben sanki Temel'i namazda gördüm gibi hatırlıyorum.

Padisah :
- Nasıl hatırlamazsın lan eşşoğlu eşek yanımda oturuyordu.!
.

Karikatür / #16

13 Ekim 2010 Çarşamba

Yavru Tavşan

Yavru tavşan, yuvasından ilk kez çıkar ve çevreyi tanımak için ormanda dolaşmaya başlar. Karşılaştığı ilk hayvana kendini tanıtır:
- Merhaba kardeş!  Ben tavşan, sen kimsin?

Karşısındaki hayvan:
- Bende katır.

Tavşanın kafası karışır:
- Nasıl yani?

Katır:
- Benim annem at, babam da eşek. Onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum.

Şaşıran Tavşan yolunu sürdürür. Karşılaştığı başka bir hayvana da:
- Merhaba kardeş!  Ben tavşan, sen kimsin?

Hayvan:
- Ben mi? Ben kurtköpeği.

Tavşan yine şaşırır:
- Nasıl yani?

Kurtköpeği:
- Benim annem köpek, babamda kurt onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum.

Hepten şaşkına dönen tavşan yolunu sürdürürken, karşılaştığı başka bir hayvana
kendini tanıtınca hayvan:

- Ben mi? Ben Devekuşu.



Bir an iyice afallayan Tavşan sonra gülüp geçer. Biraz daha yol aldıktan sonra; kulağına konan hayvana:


- Ben tavşan! Sen de kimsin?

Hayvan:


- Ben atsineğiyim! 
İyice deliren tavşan:


- Hadi lan oradan!
.

Karikatür / #15

12 Ekim 2010 Salı

Türk Cehennemi

Dört arkadaş aynı araçla yolculuk ederken trafik kazasında ölür.
 Azrail:

 - Türk cehennemine mi? Yoksa Avrupa cehennemine mi gitmek istersiniz?

Şaşıran dört kafadardan biri:
- Fark nedir?

Azrail:
- Avrupa cehenneminde her gün bir kepçe, Türk cehenneminde her gün bir kova bok yersiniz!!

Üç tanesi:
- Biz Türk doğduk, Türk ölürüz!

Bir tanesi ise uyanıktır, Avrupa cehennemini seçer.. Aradan epey zaman geçer. Avrupa cehennemindeki adam artık kepçe kepçe yemekten bıkmıştır, arkadaşlarının durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyaretlerine gider. Oysa onlar halay çekerek, sen şakrak gülerek karşılarlar onu. Dayanamaz sorar:

- Ben bir kepçesini hazmedemezken siz her gün bir kova bok yiyip nasıl bu kadar neşeli olursunuz?

- Oğlum, oğlum! Burası Türk cehennemi, bir gün bok olur kova olmaz, bir gün kova olur bok olmaz, bir gün görevli işe gelmez, gelen her boka karışır, anlayacağın 3 aydır bir bok yediğimiz yok!..
.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Viagra

Yaşlı adam köşe başındaki eczaneye girer;

— Evladım, bana şuradan viagra versene!


— Vereyim beyamca! Kaç tane istiyorsun?

— Birkaç tane ver işte. Ama benim gücüm yetmez, şunları dört parçaya bölüp de ver.

Eczacı itiraz eder:
— Ama amcacığım, o zaman işe yaramaz ki. Hele de bu yaşta...

Yaşlı adam:
— Evladım, seksen yaşına geldim. Derdim seks meks değil, ayakkabımın üstüne işetmeyecek kadar kaldırsın yeter...
.

Karikatür / #13

2 Yahudi

2. Dünya Savaşında 2 Yahudi Almanlara esir düşmüştür. Bunlardan biri diğerine kendilerine ne yapacaklarını sorar. O da başlar anlatmaya;

- 2 ihtimal var ya bizi öldürürler ya da esir kampına yollarlar. Öldürürseler sorun yok kampa gidersek 2 ihtimal var. Ya kurşuna diziliriz ya da gaz odasında öldürülürüz. Kurşuna dizilirsek sorun yok, gaz odasına gidersek 2 ihtimal var; bizden ya sabun yaparlar yada kağıt.

Biraz duraksadıktan sonra;

- Sabun yaparlarsa sorun yok kağıt yaparsalar 2 ihtimal var; ya gazete kağıdı oluruz yada tuvalet kağıdı. Gazete kağıdı olursak sorun yok tuvalet kağıdı olursak işte o zaman boku yedik.
.

8 Ekim 2010 Cuma

Karikatür / #12

Maymun

Adamın biri evcil maymunu ile bir bara gitmiş. Bir içki ısmarlamış, o sırada da maymunu ortalıkta dolaşıp eline ne geçirirse ağzına atıyormuş .Son olarak bilardo masasındaki topu mideye indirince barmen bağırmaya başlamış.

- '' Yav n'apıyo bu hayvan bilardo topumu yedi.''

Adam :

- '' Ya o yer, parası neyse veririm.'' demiş. Parayı verip çıkmışlar. Aradan bir hafta geçtikten sonra maymunlu eleman yine gelmiş. Yine bir içki ısmarlamış. Bu arada maymun da barda duran eriklere elini uzatmış. Barmen de bir yandan seyrediyormuş. Maymun önce eriği poposuna sokmuş sonra da çıkarıp ağzına atmış. Bunu gören barmen adama dönüp:

-'' Bu ne yaptı şimdi'' deyince,

Adam da;

-- '' Senin şu bilardo topu olayından sonra herşeyi ölçüp de yiyor.''
.

7 Ekim 2010 Perşembe

Karikatür / #11

Golf Klübü

Bir golf klübünün soyunma odasında bir sürü adam giyiniyormuş. Ortada
duran bir cep telefonu çalmış, Yakınındaki bir adam hands-free konuşma
düğmesine basmış ve giyinirken konuşmaya başlamış:

ADAM: Alo

KADIN: Merhaba şekerim, kulüpte misin?

ADAM: Evet.

KADIN: Ay ben burada süper bir deri ceket gördüm. 1000
dolarcık. Alabilir miyim?

ADAM: Olur, madem çok sevdin, al tabii.

KADIN: Aslında buradan önce de galeriye uğradım. 2008
modelleri gelmiş, tam istediğim renkte birini buldum.

ADAM: Ne kadar?

KADIN: 60 bin dolarcık.

ADAM: O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını isterim
ama...

KADIN: Yaşasınnn! Bi şey daha var: Gecen sene beğendiğimiz
ev yine satılık, 450 bin dolar istiyorlar.

ADAM: Tamam, ama 420 bin dolardan fazla verme sakin.

KADIN: Oldu şekerim. Sonra görüşürüz. Seni seviyorum.

ADAM: Ben de seni... Görüşürüz.

Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden
topluluğa döner ve sorar:

'- Bu telefon kimin, bilen var mı?
.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Karikatür / #10

Temel ve Fitil

Temel kalça ağrısı çekiyormuş. Bir gün bu ağrıya dayanamayıp doktora gitmeye karar vermiş. Doktor kalça ağrıları için Temel'e fitil vermiş ve bunu her gün anal yoldan al demiş.

Temel tamam diyerek evine dönmüş. Evde karısı Fadime sormuş;
- Doktor ne dedi Temel?
- Valla böyle bir şey verdi.
- Eee ne yapacakmışsın bunu?
- Her gün anal yoldan alacakmışım.
- O ne demek ki?
- Bilmiyorum.
- Ben de bilmiyorum, doktoru arayıp öğrensene.

Temel doktoru aramış;
- Doktor bey kusura bakmayın ben bunu ne yapacağımı anlayamadım. Doktor:
- Anüsten alacaksınız beyefendi.

Temel tamam diyerek telefonu kapatmış ve karısına dönüp;
- Anüsten alacakmışım. Fadime:
- O ne demek?
- Bilmiyorum.
- E ben de bilmiyorum şunu adam gibi yarın doktora gidip öğrenelim.

Ertesi gün Temel doktorun odasına girer;
- Doktor bey ben bunu ne yapacağımı gene anlamadım. Doktor:
- Makattan alacaksınız.

Temel dışarı çıkıp tekrar anlamadığını Fadimeye söyler. Fadime sinirli bir şekilde:
- Niye şunu adam gibi öğrenmiyorsun.

Temel cesaretini toplar doktorun odasına tekrar girer ve sorar:
- Doktor bey cehaletime verin ben bunu gene anlayamadım. Doktor:
- Beyefendi kıçınıza sokun.

Temel dışarı çıkar, Fadime sorar:
- Ne oldu Temel?
- Valla bilmiyorum ama doktor çok kızdı.
.

5 Ekim 2010 Salı

Karikatür / #9

Loto

Benzin istasyonunun önünde bir afiş: "Depoyu dolduran lotoda tutturursa bedava seks kazanıyor."

İki kafadar, benzinciye "Doldur depoyu" der, sonra bedava seks için lotoya talip olur... Benzinci sorar:
- Kafamdan bir sayı tuttum, bilirseniz bedava seks...
- Üç!
- Bilemediniz, ben beş tutmuştum.

Bir hafta sonra iki kafadar yine gelir, depo yine doldurulur, yine loto... Bizimkiler "Yedi" der. Benzinci "Olmadı, ben altı tutmuştum".

Üç gün sora yine depoyu doldururlar, yine loto... "Iki" derler, benzinci "Bir" der. Kafadarlardan biri arkadaşına açılır:

- Yahu bu bizi kandırıyor galiba, hep başka rakam söylüyor. Hile yapmasın? Diğeri cevap verir:

- Yok yok kızkardeşim arka arkaya iki kere kazandı.
.

24 Eylül 2010 Cuma

Kaç No'lu Karayolundayız?

ABD'de 22 no'lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu izlerken bir araba görmüş. Aracı radarla incelemiş ve en az 50 km hızla gidilmesi gereken bu yolda aracın tam 22 km hızla gidip, yolu tıkadığını farketmiş. Aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Aracın peşinden gidip aracı durdurmuş.

Bir de ne görsün? Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze. Aracın arkasındaki koltuklarda da çok korkmuş 3 tane yaşlı teyze daha var. Polisi görünce yaşlı sürücü endişeyle:

-Polis bey, çok mu hızlı gidiyordum? 
Polis:

-Hanımefendi, hızlı değil, tersine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu tüm otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarı ile 22 km hızla gidiyorsunuz.

-Ama otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve ben de bu kurala uymak istedim!

-Teyzeciğim; 22 otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km hızla gitmelisiniz. 
Yaşlı teyze: 


-Tamam,bundan sonra hızlanacağım. 
Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine arkada oturan, hiç konuşmayan ve çok korkmuş 3 yaşlı teyzeye kaymış ve sürücüye sormaya karar vermiş:

-Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu arkada oturanların nesi var? Çok korkmuş gözüküyorlar, sanki dillerini yutmuşlar gibi! 
Yaşlı teyze: 


-Valla ben de anlamadım, 250 no'lu karayolundan çıktığımızdan beri böyleler...
.

Karikatür / #8

Üç deli

Üç deli hastaneden kaçmak için karar verirler. Fakat üçüncü katta olduklarından işleri biraz zordur. En yaşlılarının aklına bir fikir gelir;

- Hergün bir çarşaf çalacağız, birbirlerine bağlayıp pencereden ineceğiz, üç çarşaf, üç gün sonra özgürüz.

Anlaştıkları gibi her gün bir çarşaf çalarlar, üç çarşafı tamamladıktan sonra birbirlerine bağlarlar. En küçüklerinin denemesi için aşağıya sarkıtmaya karar verirler.

- Şimdi deneme zamanı en küçüğümüz ilk olarak denesin.

En küçükleri bağlanan çarşaflardan aşağı iner bir süre sonra nefes nefese yukarı tekrar çıkar, gözleri çıkacakmışcasına:

- Mahvolduk, bittik, çarşaf otuz santim uzun geldi makas lazım...!
.

23 Eylül 2010 Perşembe

Ne Zaman Evlenmiştik?

Karısı adama sinirli bir şekilde söyleniyordu:

- Kafanda futboldan başka bir şey yok, futbol, futbol, futbol...24 saat futbol izliyorsun, arkadaşlarınla buluşup futbol konuşuyorsun. Ne zaman evlendiğimizi bile hatırladığını sanmıyorum!


Adam sakin sakin cevap verdi:

- Tabii ki hatırlıyorum hayatım, Galatasaray'ın Neuchatel'i beş sıfır yendiği gün.
.

22 Eylül 2010 Çarşamba

Karikatür / #7

Temel'in Babası

Temel’in babası vefat eder… Cenazeye gelen bir aile dostu Temel’e sorar:

- Nasıl oldu? Temel;
- 30.kattan aşağıya düştü…
- Vah vah desene çok feci ölmüş…
- Yok yok öyle ölmedi. Tam yere düşecekken manavın tentesine çarpıp tekrar yükseldi…
- Yazık, daha şiddetli çakıldı o zaman.
- Yok! Karşıdaki kasabın tenteden zıpladı bu sefer karşı binanın çatısına…
- Demek çatıya çarpıp öldü.
- Yok ya! Çatıdan yuvarlanıp elektrik tellerine gitti…
- Deme ya! Çarpıldı o zaman…
- Yok canım teller yaylandı babamı 200 metre yukarı fırlattı.
- 200 metreden yere çakıldı öyle mi?
- Yok ya yine en baştaki bakkalın tenteye…
- Orda mı öldü?
- Yok, ordan yine kasaba…

En sonunda bunalan adam Temel’e bağırarak sordu:
 - Ulan nasıl öldü bu adam?

Temel sakince cevap verir;
- Baktık durmuyo bizde vurduk...
.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Bill Gates

Bill Gates ölmüş ve diğer tarafa gitmiş. Tanrı Bill Gates'in yanına gitmiş ve demiş ki;

- Bill senin durumun karmaşık. Seni cennete mi cehenneme mi yollamalı bilemiyorum. Her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanlığa katkıda bulundun ama bir yandan da 'windows' gibi bir rezaleti de yarattın. Ben de senin özel durumuna göre cenneti de cehennemi de sana göstereyim, hangisini beğenirsen oraya göndereyim.

- 'Tamam' demiş Bill Gates; 'Önce cehenneme bir bakayım. Cehenneme bir de bakmış ki berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor, güneş parlıyor, hava süper.

'Allaah' demiş Bill Gates; 'Cehennem böyleyse cenneti hakikaten görmek isterim.' Cennete bakmış bu seferde, bulutların üzerinde, etrafta melekler uçuşuyor, insanlar lir çalıyor, güzelce bir yer ama cehennem kadar değil. 'Tamam' demiş, 'Ben cehenneme gitmeye karar verdim.'

İki hafta sonra Tanrı cehennemi ziyaret edip Bill Gates'in nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş. Gitmiş Bill'in yanına, Bill bir duvara zincirlenmiş, alevler içinde karanlık bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor. Tanrı;

- Nasılsın Bill?

- Korkunç! Burası iki hafta önce geldiğim cehennem değil! Kızların oynaştığı, o güneşli kumsala ne oldu?

Tanrı cevap vermiş:
- O ekran koruyucuydu.
 .

18 Eylül 2010 Cumartesi

Evlilik Kararı

Bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu. En sonunda doğru kararı verebilmek için bir test yapmaya karar verdi. Her birine 1000$ verdi ve "Bu parayı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.'' dedi.

Birinci kız kendisine yeni elbiseler ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. Genç erkeğe geri geldiğinde şöyle dedi: "Senin için en güzeli ben olmak istiyorum, çünkü seni seviyorum!"

İkinci kız ise genç erkeğin tuttuğu takımın iki kombine biletini, en sevdiği filmlerin dvdleri ve bir ay yetecek kadar bira ile geri geldi ve şöyle dedi: "Bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim seni mutlu edecektir, senin mutlu olman da beni mutlu edecek."

Üçüncü kız ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa bir süre içerisinde para kendini ikiye katladı ve bu parayı da çeşitli yatırım alanlarında kullandı. Genç adama geri gelerek şöyle dedi: "Bana verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!"

Dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla bir sürü kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. Genç adama geri gelerek şöyle dedi: "Verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için bir sürü kitap aldım, diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek dağıttım."

Genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti. Karar vermek için epey bir süre düşündü... Düşündü... Düşündü.....

Ve sonunda büyük gögüslü olanla evlenmeye karar verdi...
.

17 Eylül 2010 Cuma

Eczacı

Genç kız, sevgilisine telefon açmış;

- Tankut, seni çok istiyorum, geceleri uyuyamıyorum. Nolur bu hafta sonu bize yemeğe gel. Seni annem-babamla tanıştırayım. Sonra benim odamda ders çalışıyor gibi yapar doya doya sevişiriz...

Tankut ömründe hiçbir kızla sevişmemiş, toy bir delikanlı. Bir eczaneye gitmiş... Babacan eczacıya;

- Bu hafta sonu önce bir aile yemeği, peşinden ateşli bir aşk yaşayacağım. Bu yüzden iyisinden bir kutu prezervatif istiyorum...

Babacan eczacı kutuları vermiş, oğlanın sırtını sıvazlayıp yolcu etmiş... Tankut hafta sonunda bir büyük buket çiçekle kızın evinin kapısını çalmış. Genç kız kapıyı açmış. Tankut'u doğrudan yemeğe almış... Delikanlı çok mahçup biçimde masaya oturmuş. Kızın ana-babasının yüzüne şöyle bir baktıktan sonra başını önüne eğmiş, başlamış dua etmeye. Ancak dua bir türlü bitmiyor... Kız sonunda dayanamamış, fısıltıyla:

- Ben senin bu kadar dindar olduğunu hiç bilmiyordum Tankut.

Tankut adeta inlemiş:
- Ben de babanın eczacı olduğunu.
.

16 Eylül 2010 Perşembe

Üniversite Öğrencisi

Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından kalınca doğru hocasına gider;

- Siz beni sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor ve beni cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz mü?
- Tabii düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek‚ yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?
- O zaman size bir teklifim var. Bir soru da ben size soracağım. Doğru cevabı verirseniz‚ ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım. Bilemezseniz‚ notumu düzeltecek ve sınıfı geçirteceksiniz.

Hocanın keyfi yerinde.Teklifi kabul eder. Ve öğrenci sorar:
- Yasal olup‚ mantıklı olmayan nedir? Mantıklı olup‚ yasal olmayan nedir? Ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?

Hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz. İddia gereği öğrencisine iyi not vererek sınıfı geçirir. Ama aklı da soruda kalır. Sonunda sınıfın en iyi öğrencisini çağırır‚ olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar. Öğrenci hemen cevap verir:

-Siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz. Bu yasal ama mantıklı değil. Karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var. Bu mantıklı ama yasal değil. Siz karınızın sevgilisini‚ zayıf alıp sınıfta kalması gerekirken not verip mezun ediyorsunuz. Bu da‚ ne mantıklı ne de yasal.
.

14 Eylül 2010 Salı

Sam'in Boynuzları

Ünlü diş hekimi Sam ve eşi 30. evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı. Sam birden eşine bir soru sordu:

- Sevgilim, bu 30 yıl içinde beni hiç aldattın mı?
- O da nerden çıktı? diye sinirlendi eşi, "cevabı öğrenmek istemezsin herhalde" dedi.
- İsterim, lütfen anlat.
- Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım.
- Kimlerdi bunlar?

Kadın bir süre duraksadıktan sonra;

- İlki hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka müdürü eve geldi, hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin...

- Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım. Peki ikincisi?

- Hani 40 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya, kritik bir by-pass ameliyatı olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Sen hayata döndün.

- Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin, öyle mi? Peki üçüncü aldatışın?

- Hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti...

Karikatür / #5

13 Eylül 2010 Pazartesi

Aranızda Müslüman Var Mı?

Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve sorar:

-Aranızda Müslüman olan var mı? Korkudan kimse birşey diyemez. Birazdan yaşlı bir adam ayağa kalkar:

-Ben Müslümanım.

Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. Adam dışardaki inek sürüsünü gösterip:

- Amca‚bunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin?

Yaşlı adam baya bir hayvanı kestikten sonra "ben yoruldum başka birini bul" der. Adam bu sefer kanlı bıçaklı yine camiye girer ve sorar:

- Aranızda başka Müslüman var mı?

Az önceki adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar‚ imam:

- Ne bakıyosunuz ulan iki rekat namaz kıldırdık diye hemen Müslüman mı olduk ?

18 Yaşındaki Hamile Kız

18 yaşındaki kız hamile olduğundan şüphelenir ve durumu annesine anlatır. Annesi, çok tedirgin olur ve eczaneye bir hamilelik testi almaya gider. Sonuçlar kızın hamile olduğunu gösterir.

Anne, baba çıldırmıştır, bağırır çağırırlar ve 'bunu yapan hangi domuz, bilmek istiyoruz' derler. Kız telefon açar ve yarım saat içinde bir Ferrari evin önünde durur, içinden hafif kırlaşmış saçları ve çok pahalı bir elbisenin içinde yakışıklı bi adam iner ve kapıdan içeri girer.

Anne, baba ve kızla beraber otururlar. Adam babaya dönerek konuşmaya başlar;

- Kızınız durumu anlattı, kişisel durumumdan dolayı kızınızla evlenemem. Ancak tüm sorumluluğu üzerime alıyorum. Eğer bir kız çocuğu doğarsa annesine bir ev, bir yazlık villa ve 1 milyon dolarlık bir banka hesabı, eğer bir erkek çocuk olursa birkaç fabrika ve bir milyon dolarlık bir hesap, eğer ikiz doğarsa her ikisine de 2 milyon dolarlık hesap ve bir fabrika vereceğim.

Biraz duraksadıktan sonra;

- Ancak düşük olursa... O zamana kadar sinirli bir şekilde bekleyen baba adam sözünü bitirmeden elini adamın omuzuna koyar ve;

- Sorun etme evladım, o zaman da tekrar yaparsınız.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Mezar Taşı

Temel'in 40'lı yaşlardaki ama hiç evlenmemiş kızı ölmüş ve Temel mezar taşı ısmarlamak için Dursun'a gitmiş. "Dursun taşın üzerine şu kağıttakiler yazılacak" deyip, kağıdı verip gitmiş. Dursun kağıdı açmış, okumaya başlamış;

Bakire doğdu bir döne
Bakire yaşadi çok sene
Bakire öldü fakire
Temel kızı Fadime

Dursun bunu çok uzun bulmuş, ne yapsa ne etse mezar taşına sığdıramamış. Temel'i arayıp sormuş, Temel de kısalt o zaman demiş... Diğer gün Temel almaya geldiği mezar taşında şu satırları görmüş;

Temel kızı Fadime,
Açılmadan iade..

10 Eylül 2010 Cuma

Hangisi Evli

Öğretmen öğrencilere sormuş :
- Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor, 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş kaldı? Birisi 4 kuş kalır deyince başka bir çocuk hemen atılmış :
- Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar, ağaçta hiç kuş kalmaz...

Öğretmen bunun üzerine :
- Cevap yanlış ama stilini sevdim, demiş. Çocuk :
- Öğretmenim, ben de bir soru sormak istiyorum. Ellerinde dondurma olan 3 bayan var. Biri dondurmasını yalıyor, öbürü emiyor, diğeri de ısırıyor. Bu bayanlardan hangisi evlidir ?

Öğretmen düşünmüş, düşünmüş...
- Emerek yiyen evlidir, demiş. Çocuk :
- Hayır öğretmenim, parmağında alyansı olan evlidir. Ama ben de sizin stilinizi sevdim.

İki Sarhoş

İki sarhoş mezarlığın duvarına yaslanmış içiyorlarmış. Birden karşıdan bir cenaze görünmüş. Sarhoşlardan biri merak edip, gidip sormuş:

-"Nesi vardı? Neden öldü?"

-"Bu adam hep içerdi, hep sarhoş gezerdi, ayyaşın biriydi!" cevabı üzerine,
arkadaşının yanına gidip;

-"O da bizim gibi çok içiyormuş" der. Korkan iki arkadaş içmeye ara
verirler.

Biraz sonra başka bir cenaze görünür köşeden, yine aynı sarhoş merak edip
koşar cenazenin yanına ve sorar:

-"Neden öldü?"

-"Takdir-i ilahi, hiç içki içmez- sigara bilmez bir adamdı!" der beriki..
Sarhoş, koşa koşa arkadaşının yanına gelir:

-"İçelim anasını satayım! İçenle içmeyenin arasında 5 dakika fark var!"

9 Eylül 2010 Perşembe

Trafik Polisi

Trafik polisi adamın birini durdurmuş;

- Alkol aldınız mı? Adam;
- Hayır memur bey.
- Ama ben alkollü olduğunuzu düşünüyorum, size alkol testi yapacağım
- Tabii ki buyrun.
- Gece karanlıkta arabanızla giderken karşıdan gelen 2 ışık görüyorsunuz bu nedir? Adam cevaplamış;
- Otomobil.
- Tamam doğru ama hangi marka, Mercedes mi? Audi mi? BMW mi? Bilemedin ama size bir şans daha veriyorum. Söyle bakalım gece karanlıkta arabanızla giderken karşıdan tek ışık yaklaşıyor bu nedir? Adam hemen cevaplamış:
- Motorsiklet.
- Tamam ama Yamaha mı? Kawasaki mı? Hangisi? Bunu da bilemedin deyip adama ceza yazarken, adam dönmüş;
- Son bir soru da ben sorabilir miyim?
- Tabi buyur sor.
- Gece yolda arabanla giderken, mini etek, file çorap ve uzun topuklu ayakkabılarıyla müşteri bekleyen bir kadın görüyorsunuz. Bu kimdir? Polis hemen cevap verir;
- Ondan kolay ne var canım, fahişe.
- Tamam doğru ama anan mı? Bacın mi? Hangisi?

Karikatür / #4

Karadenizli ve Kayserili

Bir Karadenizli ve bir Kayserili aynı trafik kazasında ölmüşler... 

Cenazeleri kaldırılmış. İki-üç gün geçmiş, bir de bakmışlar ki Karadenizli çıkmış mezardan, üstünü silkeleyerek geliyor.
..


Önce büyük bir panik yaşanmış haliyle, sonra bakmışlar bayağı kanlı, canlı. Cesaret edip yanına yanaşmış ve merakla sormuşlar:



- Yahu sen öteki taraftan nasıl geri döndün?
 Anlatmış:

- Öteki tarafta da işler buradaki gibi yürüyormuş meğer. Rüşvet, haksızlık, yolsuzluk... 
Geri göndermek için 5 bin dolar istediler, bastım parayı geri geldim.



- Eee, diğer arkadaş niye gelmedi?



- Vallahi ben gelirken, Kayserili halâ "3.500 dolara olmaz mı, yap bir indirim de ayağımız alışsın!' diye pazarlık ediyordu...

8 Eylül 2010 Çarşamba

Gaz Tüpü

Evleneli 15-20 sene geçmişti... Kadın bahçede eğilmiş fide ekerken kenardan izleyen kocası "Hanım hanım" diye seslendi. "Ne kadar şişmanladığının farkındamısın? İddiaya girerim popon şu mavi gaz tüpünden aşağı kalmıyor..."

Seslenmekle de kalmadı. İçerden mezureyi getirdi. Önce tüpü sonra karısının poposunu ölçtü. "Bak neredeyse ikisi de aynı" dedi. Kadın sesini çıkarmadı... Bütün gün de somurttu oturdu.

Gece yatağa girdiklerinde adam karısına küçük öpücükler kondurarak, kulağına eğildi; "Ne dersin bir sevişmeye.."

Kadın sırtını döndü, yatağın öbür ucuna kayarkan mırıldandı:

"Manyak mısın sen... Ufacık bir sosis için koca tüp harcanir mı?...

Bardaki Güzel Kız

Adam barda gördüğü güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve :

- Afedersiniz hanımefendi biraz konuşabilir miyiz acaba? 
Kız birden haykırır :

- Terbiyesiz!!! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!!! 


Adam utancından yerin dibine girmiş, kıpkırmızı bir suratla yerine oturmuştur. Herkes ona bakmaktadır ve bu onu daha da rahatsız etmektedir. Bir süre sonra kız ona yaklaşır ve gülümseyerek :

- Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyorum. 
Bu açıklama adamın canını daha fazla sıkar ve avaz avaz bağırarak cevap verir. 


-Neee? Saati 200 dolar mı? Deli misin sen?

7 Eylül 2010 Salı

Sarışın

Bir gün sarışın kadının biri süslenmiş, püslenmiş sokağa çıkmış gidiyor. İlerlerken beyaz eşya satan bir dükkana giriyor. Havalı bir şekilde dükkanda biraz turladıktan sonra genç kasiyere yaklaşıp;
-Şurdaki 37 Ekran Tvnin fiyatini ögrenmek istiyorum.

Kasiyer;
-Kusura bakmayin hanimefendi ama sarisinlara satis yapmiyoruz, der.

Bunun üzerine kadın sinirlenir ve dükkani terkeder. Bir hafta sonra kadın saçlarını siyaha boyatır ve koyu bir makyaj yaparak kendini esmerleştirir, aynı dükkana yine gelir. Dükkanı turlar ve kasiyere sorar;
-Bu 37 ekran televizyonu satın almak istiyorum. Fiyatı ne durumda acaba?

Kasiyer;
-Çok üzgünüm sarışınlara satışımız yoktur.

Kadın bunu duyunca çok sinirlenir ve ayrıca çok da merak eder kasiyerin kendisini nasıl tanıdığını. Merakla sorar;
-Beyefendi bu gelişimde saçımı boyattım, makyajımı degiştirdim ama siz beni tanıdınız. Nasıl oldu bu?

Kasiyer cevap verir;
-Çok basit hanimefendi, o baktiginiz 37 ekran televizyon degil, mikrodalga fırın...

Karikatür / #3

Temel ve Hakim

Temel dava açmış ve ilk duruşmada Hakim sormuş ;

- Nedir şikayetin?

- Hakim bey, bu Temel fıkraları var ya, ben ve eşim Fadime'yi ağızlarına dolamışlar bizi rezil ediyorlar... Hepsinden davacıyım, kim fıkra diye bizi anlatıyorsa onlardan tazminat talebinde bulunmak istiyorum.

 - Senin adın Temel, eşinin adı Fadime mi ?

- Evet.

- İyi de belkide binlerce evli Temel ve Fadime var... O fıkralar neden sizin için anlatılmış olsun.

- Hakim bey, ben çok iyi biliyorum beni kastediyorlar... Hakim karşısında duran Temel'i iyice süzdükten sonra ;

- Bak ama o Temel fıkralarının çoğu belden aşağı... Oysa sana bakıyorum çelimsiz ve yaşını almış bir Temel'sin... O fıkralar senden çok daha genç, güçlü kuvvetli ve çapkın bir Temel için anlatılıyor... Seninle hiç ilgisi yok, bu dava düşer...

-Madem Hakim bey siz böyle takdir ediyorsunuz mesele yok... Demek tevatürmüş, ben değilmişim...

- Evet sen olamazsın, başka Temel'dir onlar... Sana sıra gelene kadar...

- İyi hoş da Hakim bey bu dava için köyden kalktım buralara kadar geldim... Boş dönmeyeyim, hiç değilse o güçlü kuvvetli Temel'den sana bir fıkra anlatayım...

- Anlat bakalım..

- Bizim bu iri kıyım pazulu Temel Hakim karılarına çok düşkünmüş...

- Dur, dur be adam, ne diyorsun sen...  

- N'oldu Hakim bey ?

- Daha ne olacak, benim Hakim olduğumu bile bile Temel hakim karılarına meraklıymış diyorsun. Ağzından çıkanı kulağın işitiyor mu senin?

- Rica ederim Hakim bey, Temel fıkrası için karısı güzel binlerce Hakim var... Seninkine sıra gelene kadar..

6 Eylül 2010 Pazartesi

Afacan Kardeşler

Mahalledeki iki afacan çocuk, yaramazlıklarıyla tüm mahalleyi bıktırmış... Kırılan camların, çizilen duvarların, lastiği indirilen otomobillerin, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin sorumlusu, hep afacan kardeşler.

Anne ve baba bu işten iyice usanmışlar… Sonunda, kilisenin papazına gidip, yardım istemişler. Papaz da ‘çocukları bana gönderin, konuşayım’ demiş. Çocuklar gelmiş. Papaz önce büyük olanı yanına çağırmış;

-Söyle bakalım evladım, Tanrı nerede?’
Çocuk susar…

Papaz tekrar sorar: Evladım söylesene, Tanrı nerede?
Çocuk susmaya devam eder.

Papaz ısrarla sorar, çocuk yine susmaya devam eder. Papaz, sonunda sinirlenir: ‘Konuşsana be çocuk, nerede Tanrı?’

Çocuk, aniden fırlayıp koşar. Kardeşine de seslenir: ‘Çabuk kaçalım!..’Eve giderler ve odalarına girip kapıyı kilitlerler. Küçük oğlan, büyüğüne sorar: ‘Neden kaçıyoruz?’

Büyük yanıtlar: Bu kez olay çok ciddi… Tanrı kaybolmuş, bizden biliyorlar…

Vampir Temel

Bir İngiliz vampir, bir Fransız vampir, bir de vampir Temel uçakla gidiyorlarmış... Bir süre sonra İngiliz vampir uçaktan aşağı atlamış 5 dakika sonra geri gelmiş ki ağzı, yüzü kan içinde... Sormuşlar:
-Ne oldu, nereye gittin?
-Şu aşağıdaki beyaz evi gördünüz mü?
-Evet.
-Onun yanında uyuyan küçük çocuğu gördünüz mü?
-Evet.
-İşte ben o çocuğun kanını içtim, geldim...

Yolculuk devam eder. Bir süre sonra Fransız vampir de aynı şekilde uçaktan atlar ve 10 dakika sonra geldiğinde onun da yüzü gözü kan içindedir...Yine sorarlar:
-Nereye gittin?
-Şu aşağıdaki beyaz evi gördünüz mü?
-Evet...
-Onun yanında uyuyan küçük çocuğu gördünüz mü?
-Evet...
-Küçük çocuğun yanında odun kıran adamı gördünüz mü?
-Gördük...
-İşte ben o adamın kanını içtim, geldim...

Yolculuk devam eder...Bir süre sonra vampir Temel de yine aynı şekilde uçaktan atlar ve ağzı, yüzü, üstü, başı kan içinde geri gelir. Diğer vampirler merak ederler;
 -Noldu heryerin kan içinde, kimin kanını içtin sen böyle?
-Şu aşağıdaki beyaz evi gördünüz mü?
-Evet...
-Onun yanında uyuyan küçük çocuğu gördünüz mü?
-Evet...
-Küçük çocuğun yanında odun kıran adamı gördünüz mü?
-Evet.
-Peki o adamın arkasında odunluğun kapısındaki kadını gördünüz mü?
-Evet
-Kadının önündeki direği gördünüz mü?
-Evet, gördük.
-Ben onu görmedim işte.

5 Eylül 2010 Pazar

Seni Asla Unutmayacağız

İki komşu kadın hafta sonu kocaları olmadan yemeğe çıkmışlar. Yemekten sonra bara falan derken sabaha doğru iyice sarhoş olarak eve yürümeye başlamışlar.

İyice sıkıştıklarını farketmişler ama etrafta tuvalet  falan bulamamışlar, mezarlığın yanından geçerken biri "Hadi şurda yapalım kimse görmeden" demiş. Başka çare de yok, korka korka girip bir kenarda işlerini bitirmişler. Temizlenmek için birşey bulamadıklarından biri kilodunu çıkarıp kullanmış, diğeri eve böyle dönemem diye oradaki çelenklerden düşmüş bir bandı alıp kullanmış. Sabah kocalardan biri  uyanıp karısını külotsuz olarak sızmış görünce telefona sarılıp öbürünü aramış;

- Yav biz fena boynuzlandık galiba. Karım eve sabaha karşı ve kilotsuz olarak dönmüş...

- Sen yine iyisin, bizimkinin kıçına "SENİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ" diye bir de kart yapıştırmışlar...

Karikatür / #2

Doktor

80 yaşında bir adam doktora gider. Doktor adamın sağlığını, neler yaptığını sorduğunda adam; "Harika, 18 yaşında bir karım var ve hamile, çok mutluyuz" der. Doktor biraz kıskanır ve birkaç dakika düşündükten sonra adama döner; "Sana bir hikaye anlatacağım"der.

'Avlanmaktan çok hoşlanan bir adam varmış. Her gün tüfeğini alarak ava gidermiş. Fakat bir gün dalgınlıkla yanına tüfek yerine şemsiyesini almış, ormana gitmiş. Ağaçların arasında yürürken karşıda bir geyik görmüş. Hemen şemsiyeyi çıkarmış nişan almış ve pat... Geyik yere yığılmış."

Ihtiyar şaşırmış ve doktora dönerek;
-"Olamaz... Başka birisi vurmuş olmalı."

Doktor;
 -"KESiNLiKLE."

4 Eylül 2010 Cumartesi

Karikatür / #1

Taksici

Nasıl yağmur nasıl fırtına, adam bir taksiye el kaldırır, taksi durur... Adam gideceği yeri söyleyince, taksici kızarak; "Ohoo orası çok yakın alamam seni" der ve gazlar gider... Adam çok bozulur ama sırılsıklam bir şekilde evine gitmeyi başarır.. Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi durağındadır ve üçüncü sıradadır... Hemen plan yapar ve ilk taksi şöförüne yanaşır:

- Ataköye kaça götürürsün ?"
- 5 milyon
- Sana 20 milyon veririm ama benimle bir gece beraber olacaksın.
- Hadi be sapık mısın, defol.

Adam bu cevabı alınca ikinci sıradaki taksiye yanaşır

- Ataköye kaça götürürsün ?
- 5 milyon
- Sana 20 milyon veririm ama benimle bir gece beraber olacaksın.
- Ne diyosun kardeşim sen defol git şurdan.

Sıra üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmiştir. Adam yanaşır:

- Ataköye kaça götürürsün ?
- 5 milyon
- Peki sana 20 milyon veririm ama bir şartım var.
- Buyur abi nedir ?
- Giderken diğer taksicilere el sallayacaksın.
- Ayıp ettin abi tabii..

3 Eylül 2010 Cuma

Körfez Savaşı

Körfez Savaşı'ndan önceki yıllarda, Amerikalı bir bayan gazeteci, kadınlarla erkeklerin toplumdaki yeri hakkında bir yazı dizisi hazırlamak üzere Kuveyt'e gitmiş.. Gözlemleri sırasında ilk dikkatini çeken, kadınların kocalarının 5 adım gerisinden yürüdükleriymiş...
 

Yıllar sonra aynı gazeteci tekrar bir yazı dizisi için Kuveyt'e gittiğinde
bu sefer bir de bakmış kadınlar önden gidiyor, kocaları 5 adım arkalarından geliyor... 


Bu işe çok şaşırmış, hemen bir kadına yaklaşıp sormuş:
"Bu gördüğüm inanılmaz bir gelişme... Peki ama bu değişikliğin sebebi nedir??"
 

Kuveytli kadın cevap vermiş: "Mayınlar..."